Latest News
Everything thats going on at Enfold is collected here
Hey there! We are Enfold and we make really beautiful and amazing stuff.
This can be used to describe what you do, how you do it, & who you do it for.
Parin Yakupyan ile Mezun Velisi Röportajı-Melisa Çağdaş
VideolarÖğrencimiz tanısının kalkmasıyla birlikte Algı Özel Eğitim Kurumları’nda özel eğitim sürecini tamamladı. Temsili mezuniyet törenin ardından annesi Melisa Çağdaş ile çocuğunun tanısını alması, ilk dönemleri, gelişim süreci ve eğitimin sonuçlarıyla ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik. Melisa Hanım’ın yaşadıkları, aktarımları sizler için de yol gösterici olacaktır. Veli ve uzman röportajlarımız, destekleyici ve kaynak içeriklerimiz için kanalımıza abone olmayı, uygun bulursanız videolarımızı beğenmeyi ve tavsiye ederek bizlere destek olmayı ihmal etmeyiniz.
Parin Yakupyan, “Yas ve Ölüm Bilgeliği” Platformunda Otizmli Çocuk Ailelerinin Yas Sürecini Anlattı
EtkinliklerÖzel Çocuklar Eğitim ve Dayanışma Derneği (ÖÇED) Başkanı ve otizmli bir bireyin annesi olan Parin Yakupyan, “Yas ve Ölüm Bilgeliği” platformunda duygusal bir sunum gerçekleştirdi. Sunumunda, otizm tanısı konulan çocukların ailelerinin yaşadığı yas sürecini ve bu süreçte kendi deneyimlerini paylaştı.
Yakupyan, otizm tanısı alan ailelerin de yasın evrensel aşamalarından geçtiğini belirtti: “İnkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul gibi duygusal aşamalar, tanı sonrası sürecin doğal bir parçası olabiliyor. Otizmli birey annesi olmak, ebeveynler için beklenmedik ve zorlu bir durumdur. Bu süreç, hayal edilen yaşam planlarının değişmesini gerektirir “ dedi ve bu durumun aileler için derin bir duygusal etkisi olduğunu belirtti.
Yakupyan’ın sunumu, otizmli bir çocuğa sahip olmanın getirdiği duygusal zorlukların yanı sıra, bu sürecin nasıl bir kabule dönüştürülebileceği üzerine de yoğunlaştı. Ailelerin yaşadığı karmaşık duygular, toplumsal beklentiler ve sosyal destek eksikliği gibi konular ele alındı. Ayrıca, bu süreçte ailelerin ihtiyaç duyduğu destek mekanizmalarının önemi vurgulandı.
Sunumun amacı, otizmli çocukların ailelerinin yas ve kabul süreçlerini daha iyi anlamak ve onların duygusal ihtiyaçlarına yönelik rehberlik sağlamaktı.
Parin Yakupyan: “Toplum Olarak Özel Gereksinimli Çocuklar İçin Harekete Geçmeliyiz”
Haberler, YazılarAGOS Gazetesi /Parin Yakupyan & İşhan Erdinç Röportajı
9 Eylül’de yeni eğitim-öğretim dönemi başlayacak. Eğitim alanında halen sorunlar sürüyor. Özel gereksinimli bireyler için eğitim önemli ancak sıkıntılar giderilmiyor. Millî Eğitim Bakanlığı, haziran ayında bir yönetmelik de yayınladı. Yeni eğitim dönemi ne tür sorunlar ile başlayacak?
Yeni döneme yine kaynaştırma yerine ayrıştırma sorunlarıyla, özel gereksinimli bireylerin ailelerinin kaygılarıyla başlamış bulunuyoruz.
Kaynaştırma eğitiminde öğrencinin kabulü ve kolaylaştırıcı kişi sorunları, özel eğitim sınıflarında sınıf açılmama, materyal eksikleri, eğitimci eksiklikleri ve öğrencilerin seviyeler arasındaki ciddi uçurumlar en büyük sorunlar olarak devam ediyor.
Millî Eğitim Bakanlığı, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine yönelik bir yönetmelik yayınladı. Kurum açmalara yönelik bir kısıtlama getirdi. Süreç içerisinde yaşanacakları hep birlikte göreceğiz. Umalım ki, bu yönetmelik merkezlerin kalitelerinin artmasına vesile olsun. Ama bu ekonomik durumla, bu ücret politikasıyla eğitim merkezlerinin birçoğu da ayakta kalma mücadelesi vermek zorunda kalacak.
Ekonomik kriz etkisini göstermeye devam ediyor. Biliyoruz ki özel gereksinimli çocuk aileleri krizden olumsuz yönde etkileniyor. Hayat pahalılığı nedeniyle eğitimlerine devam edemeyecek birey sayısında artış var mı? Bu konuyla ilgili neler yapılmalı?
Profesyonel olarak 17 yıldır özel eğitim ve rehabilitasyon alanının içindeyim. Her yaz ülkemizin sosyal yapısı gereği kurumlarımızda birey sayısında seyrelme olur. Bu yaşadığımız coğrafyanın değişmezi. İnsanlar köylerine gider, tatile gider… Fakat pandemiyle beraber, her yıl artarak, özellikle de bu yıl özel eğitim maliyetlerin çok artması sebebiyle de, ailelerimiz hissedilir derece ekonomik sıkıntılar yaşıyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşamak insanlar için ekstra bir zorluk oluşturmaya başladı. Gerçi küçük şehirlerde de durum tamamen farklı değil. İnsanlar önceliği hayatta kalmaya verdiğinden, özel gereksinimli çocuklarının özellikle eğitim ihtiyaçlarında daralmaya gitmek durumunda kaldılar. Bahsettiğim kitle orta – alt ekonomik gelire sahip aileler. Pahalılık devam ettikçe insanlar yaşam standartlarında daralmaya gitmeye devam etmek zorunda kalacaklar. Eskiden aileler rapor almaktan kaçınırken, şimdi ekonomik nedenlerle daha fazla aile rapor çıkarmaya çalışıyorlar. Devlet desteğiyle özel eğitim sürecini yürütmeye çabalıyorlar, çocuklarının ihtiyacı olan diğer eğitim türlerini ve gereken yoğun eğitimi ise alamıyorlar. Hayat pahalılığı durdurulamadığı sürece sonuç bu şekilde olacak. Oysa devletimiz eğitim saat sayısı ve çeşitliliğini arttırabilir, kalitenin artması adına birim seans ücretlerinde iyileştirmeye gidebilir, belediyeler ailelerin ekstra seans alabilecekleri merkezleri arttırabilir, özel eğitim merkezlerine teşvikler getirilebilir, rehabilitasyon merkezlerindeki öğretmenlerin maaşları devlet tarafından karşılanabilir ve bir şekilde maliyetler aşağı çekilebilir. Ancak bu gidişle bu ekonomik şartlarda ne kurumlar varlıklarını sürdürebilecek ne de çocuklarımız hak ettikleri eğitime kavuşabilecekler maalesef.
Şiddet konusu da sıklıkla medya platformlarında yer alıyor. Geçmişe göre bu şiddet vakalarında artış yaşandığı gözlemleniyor. Bunun sizce sebebi nedir?
Özel gereksinimli bireyler bizim hassas yanımız. Savunmasız oldukları için durum daha vahim geliyor bizlere. Aslında toplumun geneline bakıldığı zaman, ülkemizde aşırı şekilde artmış bir şiddet sorunu var. Tahammülsüzlük had safhada. Herkes patlamaya hazır, herkes gırtlağından taşmış şekilde dolu. Trafikte, sokakta, alışverişte, apartmanda… En ufak olayda insanlar birbirlerine şiddet eğilimi gösteriyorlar. Haber izlemeye, okumaya korkar olduk. Çocukların oynadığı oyunlar şiddet temalı, izledikleri videolarda şiddet var. Film izliyorsunuz şiddet, dizi açıyorsunuz pembe panjurlu evde şiddet var. Medeni şekilde bir tartışma ortada yok zaten. Karşı fikirlerde olanlar, üç cümle kurduktan sonra sonu şiddete gidiyor. Bunun nedeni ekonomik darboğaz olabilir, bunun nedeni sürekli izlediğimiz zihnimize yüklenen görseller olabilir, bunun nedeni toplum olarak birbirimizden kopmamız olabilir… Liste uzar da gider. Birbirimizin penceresinden bakamadığımız sürece, çocuk yetiştirirken vicdan ve ahlaka yönelik daha çok çalışma yapmadığımız sürece, her birey iyi insan olma yolunda ilerleme kaydetmediği sürece şiddet olayları ile daha çok karşılaşacağız gibi duruyor. Güçlünün güçsüze yüklenmesiyle oluşacak tablolar devam edecek gibi görünüyor.
Ancak özel gereksinimlere uygulanan şiddetin tüm bunlardan farklı çok daha üzücü bir tarafı var. Özel gereksinimli bireylerimiz genelde sözel etkileşimde kendilerini ifade edemiyorlar o sebeple savunmasız kişilere gösterilen bu şiddetin hiçbir açıklaması olamaz. İnsanlar herhalde en kolay bu savunmasız çocuklara şiddeti uygulanabilir buluyorlar. Bu gerçekten çok çok üzücü ve içimiz kan ağlıyor. Eğitim merkezlerinde veya okullarında öğretmenleri tarafından dövülen çocuklar, bakımevlerinde görevliler tarafından şiddet gören çocuk haberleri içimizi yakıyor. Bununla ilgili kanunlarda bu kişilere “basit yaralama” hükmü ile yargılama uygulandığı için de bu kişiler hiçbir düzgün yaptırım uygulanmadan hayatlarını hiçbir doğru dürüst ceza almadan sürdürüyorlar.
Son zamanlarda Ermeni toplumunda özel gereksinimli bireylerin eğitimi konusu tartışılıyor. Hatta bu konuyla ilgili bir eğitim merkezi açılması yönünde çeşitli temaslar da yürütüldü. Vakıf seçimleri boyunca birçok vaat verildi. Ermeni toplumunda zaman zaman gündeme gelen konu hakkında sizin görüşleriniz nelerdir? Bir eğitim merkezi açılması gerekiyor mu, yoksa okullar bir araya gelerek mi hareket etmeli?
Ermeni toplumunu bu ülkenin orta ölçekli bir aile yapısı olarak düşünmeliyiz. Bu aile yapısı içerisinde çeşitli meslek gruplarına, özel gereksinimlere, farklı gelir düzeyine sahip bireylerimiz bulunuyor. Amacımız, ailemizde bulunan özel gereksinimli bireylerin eğitim süreçlerini sağlıklı bir şekilde sağlayarak, onları topluma kazandırmak olmalı. “Bu hayattaki sorumluluğumuz sadece kendi doğurduklarımızdan ibaret olmamalı” değil mi? Eğer cemaatimizde özel gereksinimli bireylerimiz varsa ve her geçen gün bu sayı artıyorsa daha ne kadar onları görmezden gelebiliriz? Farklı vakıf ve dernek oluşumlarımız var, okullarımız var, hastanelerimiz var. Neden bir özel eğitim merkezimiz olmasın? Bu toplumumuzun en önemli ihtiyaçlarından biri. Biz cemaat olarak bunu yapabilecek güce sahibiz, bundan hiç kuşkum yok. Buna inancım tam. El birliği ve dayanışma içerisinde bir merkez açabileceğimiz kanısındayım. Bu konuda aceleci olmamız, toplumumuza olan borcumuzdan kaynaklanıyor. Hayata kazandıramadığımız her birey için ileride daha fazla çaba sarf etmek zorunda kalacağız. Bu aile yapımızın, toplumumuzun, ülkemizin, dünyamızın gerçeği. Soruyorum, küçük yaşta eğitim veremediğimiz çocuklarımıza ileride aileleri bakamaz duruma geldiğinde ne yapacağız? Yaşlılar için huzurevimiz var değil mi? Peki, bu topluma kazandırılamayan çocuklar ne olacak?
Ben yaklaşık 2 yıl önce bu işe gönül vermiş birkaç dostumla birlikte bir proje hazırladık. Patriğimizle, birçok vakıf yönetimiyle görüştük ve projemizi sunduk. Vardığımız nokta ise birkaç sözden fazlası değil. Bu geçen zaman içerisinde çocuklarımız büyüyor, sayıları artıyor ve biz hala özem üretebilmiş değiliz. Aslında hiç zor değil, kendi özelimde kendi gücümle yaptığım bir şeyin benzerini toplumumuz kendi yapacak ve çocuklarımıza sahip çıkacak.
Mevcut okullarımızın veya vakıflarımızın bünyesinde şu anda atıl durumda olan pek çok bina bulunuyor. Bu binalardan biri özel eğitim merkezi için tahsis edilebilir. Bu, kısa dönemde atılması gereken ilk adım olmalıdır. Ardından, çocuklarımıza sosyalleşme ve mesleki beceriler kazandıracak bir yapının oluşturulması gerekir; bu da ikinci aşama olur. Spor ve hareket eğitimleri gibi eklemelerle desteklenmelidir. Üçüncü aşamada ise bakımevi oluşturulabilir. Projeyi desteklemek isteyenler varsa, onlara sunmaya hazırım. Şu an için bir vakıfla ve birkaç arkadaşımla bu projenin gerçekleşebilmesi için görüşmelerimize devam ediyoruz. Ancak her geçen gün, özel gereksinimli çocukların sayısı artıyor ve biz onları hayata kazandıramadan kaybediyoruz.
Ayrıca örgün eğitimdeki çocuklarımızın durumu da ele almamız lazım. Kaynaştırma eğitimine uygun olan çocuklarımızın akranları ile gerekli eğitimleri alabilmesi için okullarımızın da doğru bilgilerle güçlendirilmesi ve oradaki öğretmenlere de eğitim verilmesi gerekiyor. Daha ağır durumdaki çocuklarımız için de okullarımız içerisinde özel eğitim sınıfları oluşturulabilir.
Cemaatimizle ilgili özel gereksinimli çocuklarımız için yapılması gereken çok fazla şey var. Ben her zaman anlatmaya yazmaya hazırım. Her yıl bu konuyu gündeme getirdiğiniz ve sorunlarımıza yer verdiğiniz için size teşekkür ederim.
Bir sonraki yıl yazdığım yazıda sorunlarımızı çözdüğümüz müjdesini vermek dileklerimle bu eğitim öğretim yılının tüm bireylerimiz için hayırlı olmasını dilerim.
Parin Yakupyan Fatih Lions Kulübü Açılışında Otizme Dikkat Çekti
EtkinliklerFatih Lions Kulübü, yeni dönem açılış toplantısını sosyal sorumluluk bilinçleri doğrultusunda önemli bir farkındalık etkinliği ile gerçekleştirdi. Kirkor Sar’ın başkanlığındaki kulübün bu özel gününde, Özel Çocuklar Eğitim ve Dayanışma Derneği (ÖÇED) Başkanı ve aynı zamanda otizmli bir bireyin annesi olan Parin Yakupyan, konuk konuşmacı olarak katıldı.
Toplantının ana teması “Otizm” olurken, Yakupyan konuşmasında farkındalık yaratmanın önemine dikkat çekti. “Beni tanıyanlar bilir, bir kişi bile dinliyor olsa bu davetleri geri çevirmem. Önemli olan, doğru bilgilendirme ve farkındalık oluşturmak. Bugün ise böyle ilgili ve kalabalık bir grup ile bir arada olmaktan büyük mutluluk duyuyorum,” diyen Yakupyan, otizm konusunda toplumun desteğini artırmayı hedeflediklerini vurguladı.
Katılımcılar, Yakupyan’ın sunumunu büyük bir ilgiyle dinledi. Toplantıda otizmle ilgili yanlış bilinen doğrular, erken tanı ve eğitimin önemi gibi konular detaylı şekilde ele alındı. Yakupyan, “Otizm konusunda farkındalık arttıkça, hem bireylerin hem de ailelerin yaşam kalitesi artacaktır,” ifadelerini kullandı.
Etkinlik sonunda, Fatih Lions Kulübü’nün yeni dönem başkanı Kirkor Sar’a başarılar dilendi. Ayrıca, genel yönetmen Seda Ülkü, katılımcı başkanlar ve geçmiş dönem genel yönetmenlere de katkılarından dolayı teşekkür edildi.
Fatih Lions Kulübü, bu tür etkinliklerin toplumsal duyarlılık açısından önemini bir kez daha göstermiş oldu.
Özel çocuklar için ‘kamera’ çağrısı
HaberlerYayınlanma: 07 Eylül 2024 Cumartesi 00:24
Aileler ve sivil toplum kuruluşları, Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na “Özel eğitimde kamera istiyoruz” çağrısında bulundu.
DİLEK GEDİK
Kısa Dalga – İstanbul’da bir otizm spor kulübünde otizmli gence şiddet uygulanmasının ardından özel çocukların öğrenim gördüğü kurumlarda kamera zorunluluğu için kampanya başlatıldı.
Son olarak İstanbul Çekmeköy’deki otizmli çocuklar için hizmet veren bir spor kulübünde 19 yaşındaki otizmli Arda’nın gördüğü şiddet, kamera tartışmasını gündeme getirdi. Aileler ve sivil toplum kuruluşları, Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na “özel eğitimde kamera istiyoruz” diyerek kamera sistemi için kampanya başlattılar. Kişisel Verileri Koruma Kanunu (KVKK) nedeniyle kamera sistemi kurulmaması kararından vazgeçilmesini isteyen Özel Çocuklar Eğitim ve Dayanışma Derneği (ÖÇED), sosyal medyada #ozelegitimdekameraistiyoruz etiketiyle çağrıda bulundu. Dernek, “Özel gereksinimle bireylerin çeşitli eğitimler aldıkları kurumlarda, kendisini koruyamayan çocuklarımızı korumanın başka bir yolu yok maalesef!” açıklamasını yaptı.
“Zorunlu bir ihtiyaç”
Başlattıkları kampanya ve çağrı hakkında Kısa Dalga’ya konuşan Özel Çocuklar Eğitim ve Dayanışma Derneği Başkanı Parin Yakupyan, otizmli bireylerin bulunduğu her alanda kamera sisteminin zorunlu bir ihtiyaç olduğunu belirterek “Amacımız, olası kötü niyetli davranışların önüne geçmek ve savunmasız çocuklarımızın haklarını korumaktır. Kendini ifade etmekte güçlük çeken çocuklarımızı başka türlü nasıl savunabiliriz?” diye sordu.
“Çocuklarımızın bazıları hiç konuşamıyor, konuşabilenlerse kendilerini yeterince ifade edemeyebiliyor. Bu nedenle, farklı gelişen bireylerin bulunduğu özel eğitim, spor ve hareket eğitimi, bakım merkezlerinde kamera sisteminin mutlaka devreye alınmasını talep ediyoruz” diyen Yakupyan, bu alanda çalışan eğitimcilerin çok büyük bir kısmının da kamera sistemini desteklediğini ifade etti.
“KVKK nedeniyle kurulmuyor”
Parin Yakupyan şunları söyledi:
“Bu alandaki eğitimciler de haksız suçlamalarla karşı karşıya kalmaktan çekiniyor. Ancak mevcut Kişisel Verileri Koruma Kanunu (KVKK) nedeniyle kamera sistemi kurulamıyor. Bu noktada, kapalı devre kamera sistemi öneriyoruz. Sadece başvuru durumunda, aileler ve yöneticilerin izleyebileceği güvenli bir sistem oluşturulabilir. Bu düzenleme başta otizmli çocuklarımız olmak üzere eğitimciyi de, aileyi de, kurumu da koruyacaktır. Bizler çocuklarımızın hakların sağlıklı bir şekilde güvencede olduğundan emin olmak ve zihinlerde soru işareti kalmasın istiyoruz. Bu nedenle de, kamera sistemi zorunlu ihtiyaçtır, şarttır ve mecburiyettir diyoruz.” (Haber Merkezi)
Kaynak: https://kisadalga.net/haber/ozel-haber/ozel-cocuklar-icin-kamera-cagrisi-110135
Umudun Peşinde: Otizm ve Toplumla Mücadelemiz
YazılarÖÇED Başkanı Parin Yakupyan: “İlk tanı aldığımız günden bu yana yıllar geçti. Zaman aktı. Çocuklarımız büyüdü. Durmaksızın çalıştık. Otizmle, toplumla mücadelemiz hiç bitmedi. Bizler beklediğimiz haklara bir türlü kavuşamadık…”
Bu yazıyı yazarken her ne kadar kendi yaşamımdan kesitlere yer versem de biliyorum ki, benim gibi binlerce aile var. Aynı yollardan geçen, aynı sorunları yaşayan, aynı kaygıları taşıyan… Biz farklı bedenlerde, farklı mekanlarda yaşayan ama aynı duyguları taşıyan insanlarız.
Çocuğunuz küçükken, tanı aldığınız ilk zamanlar, hedefiniz onu kendi akranlarına yetiştirme çabanızdır. O dönemlerde umudunuz çok yüksektir. Çeşitli eğitimler aldırmaya çalışırsınız, akranlarıyla vakit geçirebileceği alanlara götürürsünüz, birlikte eğitim alacakları eğitim kurumları bulmaya çalışırsınız.
Takvim yaprakları ilerler, okul öncesi dönemden ilkokula geçersiniz. Yazarken kolay ama yaşarken gerçekten zor bir dönemdir. Belki de o güne kadar yaşadıklarınızın en zoru ve en kaygılısıdır. Çocuğunuzun yıllar içindeki gelişimine, kazanımlarına ve becerilerine bakarak kaynaştırma eğitimine yönlendirileceğinize neredeyse kesin gözüyle bakarsınız. Siz böyle düşünürken, hatta MEB’e bağlı Rehberlik ve Araştırma Merkezi de bu yönlendirmeyi yaparken, umutla başladığınız ilkokulunuzdaki öğretmen ya da okul yönetimi “çocuğunuz buraya uygun değil” diyebilir. Sizi özel eğitim sınıfına veya okuluna yönlendirmek için ısrarcı davranabilir.
Mücadele, mücadele, mücadele… Bir bakmışsınız ki, ilkokul bitmiş, ortaokulun yolu gözükmüştür.
Ortaokulda öğretmen sayıları artmış, kendinizi kabul ettirmeniz gereken kişi sayısı fazlalaşmıştır. Her şey değişmiştir, mücadeleniz değişmemiştir. Bu sırada, sizi ergenliğin ilk adımları ve yolun sonunda bir de sınav beklemektedir. Hormonlar değişir, çocuğunuz olağan süreçte gelişen bedeniyle ve tüm gelişimsel farklılığıyla dünyaya adapte olmaya çalışır.
Lise dönemine gelince, çok az sayıda çocuğumuz kaynaştırmaya ulaşır. Bir kısmı uygulama okullarına gider. Bir kısmı ise evine döner. Üniversiteye gidenler ise zaten sayıca çok azdır ve bitirdiklerinde muhtemelen bir habere konu olurlar. Fakat üniversite mezuniyeti sonrasında iş bulamayıp, onca emeğin sonrasında evde dört duvar arasında yaşamlarına devam etmeleri ise haber olmaz.
Çocuğunuzla birlikte yaşadığınız hayat koşturmacasında ve eğitim maratonunda büyümeyi genellikle lise sürecinin sonunda fark edersiniz. O zaman boşluğun farkına varırsınız. Çünkü bu döneme kadar yapabileceğiniz aktivite sayısı fazladır. Yetişkinlik döneminde, ülkemizde yapabileceğiniz etkinlik sayısı ne yazık ki azdır ve olanlar da maddi imkanlarınıza bağlıdır. Çocuğunuza lise sonrası bir aktivite veya bir iş düzeni kuramadıysanız çocuğunuz o güne kadar ciddi emeklerle geldiği durumdan gerilemeye başlar. Evde kalmak, aktivitesiz kalmak çocuklarımıza iyi gelmez ve geriletir.
Tüm bu süreçte, çocuğunuzun neler başardığına birebir şahit olarak, yine de yapacak bir şey bulamamak elinizi kolunuzu bağlar. Sizin desteğiniz ve yıllar boyu süren özel eğitim sayesinde, sosyal becerileri gelişse de, yaşıtlarıyla daha sağlıklı ilişkiler kurabilse de, iletişim becerileri güçlense de, kendini ifade etme ve anlama yetenekleri artsa da sonuç ortadadır. Günlük aktivitelerde daha bağımsız hale gelen çocuğunuza potansiyelini gerçekleştirme fırsatı sunulmaz.
GELELİM ACI GERÇEKLERİMİZE…
Daha sayılacak o kadar çok şey var ki… Özel gereksinimli bir çocuğun ebeveyniyseniz, yaşadıkça yaralanıyorsunuz ve o yaralarınız, neredeyse hiç kapanmıyor. Sadece zaman geçtikçe yaralarınızı düşünmeyi bırakıyorsunuz.
Çocuklarımız büyüdü, çocuklarımız ile birlikte bizler de büyüdük. Düştük, kalktık, bekledik, mücadele ettik, ümit ettik… Mücadele etmekten ve umudumuzu korumaktan hiç vazgeçmedik. Hala her platformda, çocuklarımız için konuşmaya, koşturmaya devam ediyoruz. Bu yollarda geçirdiğim yıllarda fark ettiğim hususlardan biri de, birlik olup sesimizi gür çıkaramamaktı. Biz kendi davamızın takipçisi, savunucusu olmazsak, kimse bize yarınları altın bir tepsi içinde sunmayacak. Bugün edinilmiş haklar dünün mücadelesinin kazanımları idi. Bakın, bugün yasalarla sahip olduğumuz hakları kullanmak isterken bile engellerle karşılaşıyoruz. Eğer sesimiz çıkmıyorsa, bize bu hakları da kullandırmamaya çalışıyorlar. Çocuklarımızın geleceği, kişilere göre değişmemeli. İhtiyaçlarının karşılanması doğrultusunda güvence altına alınmalı, bunlar için acil eylem planları yapılmalı ve hayata geçirilmeli.
Bugün biz büyüdük, yarın sizler büyüyeceksiniz. Zaman dediğiniz kavram göz açıp kapamışçasına geçecek. Birlik olmazsak, bir olamazsak yarınlar istemesek de uzak kalacak…
Birliğimizin sağlandığı, çocuklarımızın hak ettikleri haklarına kavuştuğu yarınlarda görüşmek ümidi ile…